Steins;Gate’in adını çok daha önceden duymuştum. Animesi bir görsel roman uyarlaması olduğundan dolayı uzun bir süre okuyacak fırsat bulamamış veya ertelemiştim. Nihayet 2020’in başında oynadığımda ise çok beğenmiş, bir ayda dört görsel roman, iki anime serisi ve bir film tüketmiştim. Daha sonra öğrendiğim şey ise şuydu: Meğerse Steins;Gate “Science Adventure” adı verilen birkaç farklı görsel romandan oluşan bir serinin parçasıymış. Bunu öğrendiğimde ise yapacak tek bir şey vardı, isimlerini ve hangi platformda olduklarını öğrenmek, daha sonra ise onları oynamak. Yaklaşık 7 ay sonra, serinin teknik olarak ilk görsel romanı olan Chaos;Head’e hakkında hiçbir şey bilmeden ve biraz bilim, biraz dram, biraz da... kaos (fuhihihi) beklentisi içinde olarak girişmiştim. Ancak Chaos;Head bulmayı umduğumdan çok daha farklı bir iş çıkmıştı. Cesur bir işti ve bu beni etkilemişti. Aradan geçen üç yıl sonrasında hem ilk okuyuşumda Noah sürümü çevrilmediği için okuyamadığım rotaları hem de seriye “Robotics;Notes” ile devam etmeden önce serinin ilk oyununu hatırlamak amacıyla tekrar okumaya karar verdim. Gerçekten geçmişte bulduğum kadar etkileyici miydi peki bu görsel roman?

Bu yazıyı okuyan gözler, kime ait o gözler?

Hikayenin ana karakteri Nishijou Takumi, 17 yaşındadır ve Suimei Akedemisinde 2.sınıfta okumaktadır. O sıralar Takumi’nin oturduğu semt olan Shibuya’da iki farklı cinayet işlenir. Aralarında henüz bir bağlantı bulunamamış olsa da işleniş bakımından oldukça iğrenç ve gaddarca olmasından dolayı bu iki cinayetin aynı kişi/kişi grubu tarafından işlenildiği düşünülür ve internet forumlarındaki üyeler bu seri cinayetlere “Yeni Nesil Çılgınlığı” adını verir. Bir gün Takumi internetteki sohbet odalarında takılırken “Shogun” adındaki bir üye Takumi’ye bir fotoğraf gönderir. Tanımadığı birinden gelmesinden dolayı biraz ürken Takumi, merakına yenilip fotoğrafı açma gafletinde bulunur. Fotoğrafta ise, neredeyse vücudundaki her yerine kazık saplanarak duvara saplanmış kanlar içinde bir adam bulunmaktadır. “Shogun” bunun bir sonraki cinayet olacağını ima eder ve daha çok insanın öleceğini söyler. Takumi, bunun kendisine yapılan bir eşek şakası olduğunu düşünür ve korkarak sohbet odasından çıkar. Ancak Takumi, ertesi gün okuldan dönerken girdiği bir sokak arasında, daha önce gördüğü fotoğraftaki cinayetin birebir işlenmiş hali ile karşılaşacaktır. Duvara kazıklanmış, kanlar içindeki cesedin önünde ise yüzü Takumi’ye dönük, üstü başlı kan içinde, elinde kazıklar bulunan bir kız durmaktadır. Takumi bu sahne karşısında dehşete kapılır, hızla ortamdan topuklar. Ancak ne kadar kaçarsa kaçsın beyninin bir köşesine katilin kendisini gördüğünü, kendisinin bir sonraki kurban olacağı düşüncesi çoktan yerleşmiştir. Gördüğü üstü başı kan içinde olan kızın bir iblis, “Shogun”un kendisini öldürmek için dünyanın etrafındaki uydular ile psikolojik saldırılar düzenleyen bir manyak, karşılaştığı her kişinin ise kendisini öldürmeyi amaçlayan bir “komplo teorisi”nin içinde yer aldığını düşünecektir. İnandığı “komplo teorisi” kafasındaki bir delüzyondan mı ibaret yoksa gerçek midir?

Takumi, belki de görüp görebileceğiniz en sevilmeyecek ana karakterlerden biri. Asosyalliğin, ezikliğin, sıkıcılığın, korkaklığın vücut bulmuş hali resmen. Takumi, okuyucu tarafından sevilmesi veya ilginç bulunması için yaratılmış bir karakter değil ancak Chaos;Head’in etkileyici olabilmesinin sebebi de bizzat Takumi’nin kendisi, hatta ve hatta görsel romandaki en iyi yazılmış karakter. Takumi, herkesten, her şeyden şüpheleniyor; dışarı çıkmak zorunda kaldığı zamanlarda ise her sokağın köşesinden, her bir cismin gölgesinden bir şeyler çıkmasından korkuyor; sürekli izlendiğini hissediyor. Hem oyunun hikayesi hem de Takumi’nin seslendirmeni Yoshino Hiroyuki, Takumi’nin bu çalkantılı zihnini okuyucuya başarılı yansıtıyor. Bunların yanı sıra ürkütücü sayılabilecek ortam müzikleri, Shibuya’nın çirkince, içindeki sakinlerinin ise empati yoksunu olarak tasvir edilişi, yer yer rahatsız edici (bir-iki noktada “Saya no Uta” kadar olmasa da mide ekşitici) betimlemeler ve sahneler, Chaos;Head’in bu kaotik atmosferine katkıda bulunuyor.

Bu, senin gerçek olmasını dilediğin bir delüzyondu...

Delüzyon veya başka bir deyişle sanrı, gerçek bir durum ile gerçek gibi görünen bir durumu ayırt edememe durumudur. Bu durumlar elde bir kanıt olmamasına rağmen bir komplo teorisine körü körüne inanmak gibi veya her gün duyu organları ile algılanan, artık kanıksanan ama aslında gerçek olmayan çok basit bir olgu da olabilmektedir. Delüzyon görmek bozuk bir ruh halinden ya da travma gibi çok daha ciddi psikolojik durumlar sebebiyle de kaynaklanabilmektedir.

Ana hikaye süresince belirli zamanlarda Takumi’nin karşılaştığı durum karşısında gerçeklikten kaçması için olumlu veya olumsuz delüzyonlar görmesini sağlayabiliyorsunuz. Olumlu delüzyonlar daha çok romantik, komik anlar oluşturmaya meyilli iken olumsuz delüzyonlar kabus, korku, paranoyaklık anlar oluşturmaya meyilli. Örneğin, bir kız Takumi’yi bir süredir takip ediyor. Olumlu bir delüzyona örnek olarak, kızın Takumi’nin kimliğini düşürdüğünü görüp kimliği geri vermek için takip etmesi çıkıyor. Kimliğini geri verdikten sonra kızımız bir anda Takumi’ye olan aşkını dile getiriyor. Olumsuz bir delüzyon ise, kızın köşedeki dönerciden çaldığı döner bıçağı ile sırf Takumi iğrenç zevklere sahip olduğu için, onun bakmadığı bir anda arkasından saldırması ile sonuçlanabiliyor. Tabii, Takumi’ye delüzyon gördürtebildiğiniz gibi hiçbir delüzyon seçeneğini seçmeyerek gerçeklikte kalmasını da sağlayabiliyorsunuz. Hikayenin başlangıçlarında Takumi gördüğü delüzyonların farkında iken, hikayede ilerledikçe Takumi’nin akıl sağlığı giderek kötüleşiyor ve gördüğü şeyin gerçek mi yoksa bir delüzyon olduğunu fark edememeye başlıyor. Belki gördüğü şeyler başta bir delüzyon olmasına rağmen daha sonrasında gerçeğe dönüşüyordur. Kim bilir...

Hikaye sırasında karşınıza gelen bu delüzyonları kullanarak oyunun ana rotasından çıkıp karakter rotalarına girebiliyorsunuz ancak bunun için oyunu bir kez bitirmeniz gerek. İlk oynanışta Takumi'ye nasıl bir delüzyon ve ne kadar gördürttüğünüz bir önem taşımıyor. Oyunun normal sonunu gördükten sonra bu delüzyon seçimleri farklı bir sona ve karakter rotalarına götürüyor. "Bu zamana kadar Takumi hariç başka hiçbir karakterden bahsetmedin, ama Steam sayfasına baktığımda başka karakterler var, bunlar kim?" derseniz eğer birisi Takumi’nin kız kardeşi diğer beşi ise Takumi’nin hikaye boyunca karşılaştığı, şüphelendiği, korktuğu kadın karakterler. Kendisini sürekli rahatsız ettiğini düşündüğü kız kardeşi Nanami; Takumi'yi Shibuya'da gerçekleşen "New Gen" cinayetlerini işlemekle ve onu kişilik bozukluğu olmakla suçlayan, Takumi'nin ise "Shogun'un emir kulu" adını taktığı Yua; "Kafayı yemiş, şizofren lan bu" dediği Phantasm adlı indie grubun baş solisti Ayase; Shibuya'nın sokaklarında elinde "kılıcı" ile dolaşan Sena; sınıfına yeni öğrenci olarak gelen, sesini duyduğu ama konuştuğunu görmediği Kozupii, pardon Kozue; ve kanlar içinde gördüğü ve kendisini iblis kız ilan ettiği, söyledikleri Takumi'nin anılarına uyuşmamasına ve Takumi'nin ondan korkmasına rağmen, yine yapayalnız, çaresiz iken yanında olma sözü veren Rimi... Bu karakterlerin, Takumi'nin hikayede ilerlemesinde rolleri olsa da kendileri maalesef ana hikayede yeterli derecede işlenemiyorlar. Tabii, bunda Takumi'nin bu karakterler ile zorunlu olmadıkça iletişim kurma isteği olmaması, Nanami hariç hepsinden bir şekilde şüphe duyması bunda etken.

Neyse, toplamda altı tane karakter rotası var ve her biri yaklaşık iki saat sürüyor. Bazı ilginç fikirler ortaya koymalarına –özellikle de Nanami ve Yua’nın rotaları, belki bakış açısı olarak da Ayase’nin rotası- rağmen maalesef bu rotaların hem hikayeleri sönük kalıyor hem de ön plana aldığı yan karakteri derinleştiremiyor. Bu rotalardaki bazı ilginç fikirleri Noah'da karakter rotası olarak sunmak yerine, ana hikayeye bazı noktalarda dahil etmeye çalışsaydı daha iyi olurdu düşüncesi içindeyim.

Özetlemek gerekirse, Chaos;Head, cinayetleri işleyen katili bulmaya çalıştığınız bir dedektiflik hikayesi değil. Bir kişinin etrafındaki her şeyden, herkesten ama özellikle kendinden, kendi varlığından şüphelenme hikayesi. Ancak Chaos;Head'in eksiklikleri de var. Takumi hariç diğer karakterleri, elinde ilginç fikirler olmasına rağmen başarılı işleyemiyor. Hikayenin belki bir-iki noktada gereksiz uzatıldığını, son bölüme kendi içinde çok daha tutarlı gittiğini ancak son bölümde hikayeyi artık bitirmek için işleri biraz daha hızlı ele aldığını söyleyebilirim. Ama bu eksikliklerine rağmen oldukça başarılı kısımları ve bazı cesur tercihlerden dolayı Chaos;Head beni etkilemeyi, aklımda bir yer kazanmayı başarmıştı ve bu yerini sağlamlaştırdı. Chaos;Head’den hoşlanıp hoşlanmamanız ise günün sonunda Takumi’ye bağlanıyor. Takumi’den ve onun problemlerden hoşlanmadığınız takdirde Chaos;Head’den hoşlanmanız çok zor. Ancak her şeye rağmen ben bu görsel romana bir göz atmanızı tavsiye ediyorum. Ve keşke bir anime adaptasyonu yapılsaydı demeden kendimi alıkoyamıyorum...

Dipnot: Chaos;Head’i sakın Commitee of Zero’nun patch’i olmaksızın okumayın. Bu patch, çeviriyi daha iyi hale getirmekle kalmayıp resmi çeviride çevrilmeyen CG’leri çeviriyor, PS3’e çıkarılırken oyundan çıkarılan sahneleri geri getiriyor. Kesinlikle kurun patch'i!

Dipnot 2: Son cümlemi okuyanlar MyAnimeList, AniList gibi sitelere bakıp Chaos;Head’in animesi varmış işte diyebilir. Anlatamadım sanırım, Chaos;Head'in animesi YOK! Gördüğünüz şeye inanmayın, O BİR DELÜZYON, GERÇEK DEĞİL. BUNLAR HEP ORGANİZASYONUN SUÇU, KANMAYIN BU DELÜZYONA!

Dipnot 3: Burada Chaos;Head Noah ile ilgili burada ufak bir serzenişte bulunmak istiyorum ki bunu Noah’dan önce PC’ye çıkmış ilk sürümü okumayanlar fark etmeyecektir bile. Chaos;Head’in gerçek ve kötü son olmak üzere iki sonu var ve bu sonlarının isimleri sıra ile “Blue Sky” ve “Crying Sky” idi. İlk çıkan PC sürümünde bu sonlarda sırası ile “Desire Blue Sky” ve “Cry” isimli parçalar çalıyordu. Hem şarkıların isimleri hem sözleri hem de enstrümanların uyumu olsun bu iki şarkı o sonlara cuk diye oturuyordu. Bu yüzden bu iki şarkılar Chaos;Head’in albümündeki en sevdiğim şarkılar. Noah’da bunu değiştirmişler. Farklı şarkılar çalıyor bu sonlarda. Kötü değiller ama şahsi düşüncem önceki şarkılar kadar uymadıkları yönünde, özellikle de “Crying Sky” sonunda çalan “Innocence” isimli parça. Görsel romanın menüsünde yer alan müzik çalardan bu parçaları dinleyebiliyorsunuz ama oyun boyunca hiçbir yerde çalmıyor bu iki parça. Bu durum aynı zamanda biraz şey gibi, mesela Evangelion’u tekrar izliyorsunuz, credits sahnesinde “Fly Me To The Moon” çalmasını beklerken farklı bir şarkı çalıyor. Ne yalan söyleyeyim, bir tık hayal kırıklığı oldu bu bende. Dinlemeden oyunu bitirmeniz mümkün olduğundan bu iki parçayı dinlemenizi şiddetle öneriyorum. Hatta gidin şimdi dinleyin!

Reviewed on Jul 30, 2023


1 Comment


9 months ago

Dc var gelmek ister misin