Ben de dahil birçok kişi Red Dead Redemption serisiyle ikinci oyun sayesinde tanıştı. İlk oyunun ikinci oyun kadar tanınmamasının en büyük sebebi 2010'da Xbox 360 ve PS3 için piyasaya çıktıktan sonra bilgisayar platformuna çıkış yapmamasıydı. Hâl böyle olunca birçok oyuncu zaten ilk oyunun öncesini anlatması sebebiyle seriye ikinci oyundan giriş yaptı ve ilk oyunu oynayamadı. Ben de seriye ikinci oyunla giriş yapanlardan biriyim. İkinci oyunu oynadıktan sonra çok beğenmiş ve hikâyenin devamını merak etmiştim, bu yüzden geç de olsa ilk oyunu oynadım ve bitirdim. Oyunun hikâyesini ilk oyun kadar derin bulmasam da Red Dead Redemption'ın zamanının ötesinde bir oyun olduğunu ve günümüzde dahi bana kendini oynattırabildiğini rahatlıkla söyleyebilirim.


Oyun ikinci oyunun bittiği tarihten 4 sene sonra, yani 1911'de (büyük bir kısmı 1911'de geçiyor demek daha doğru olur) geçiyor. Oyun ikinci oyunda da bulunan New Austin'de ve Meksika'nın bir kısmını harita olarak kullanıyor. Oynanış olarak oyunun doğal olarak eskidiğini ve oynanış konusunda birtakım şeylerin fazlasıyla göze battığını söyleyebilirim ancak oyunun kötü yaşlanmadığını düşünüyorum. Özellikle vuruş hissi gibi birkaç konuda oyun bana beklediğimden fazlasını verdi diyebilirim. Onun dışında her ne kadar ana karakter John Marston'ı sevsem de hikâyedeki diğer karakterlerin ilgi çekici olmadığı oyuna getirebileceğim eleştirilerin başında geliyor.


Red Dead Redemption'ın her ne kadar hikâyedeki bazı noktalarda eksiklikleri olsa ve oynanıştaki bazı konularda eskidiği görülse de bu iyi yaşlanmış bir oyun ve vahşi batı temasının en iyi oyun uyarlamalarından biri.

Reviewed on May 18, 2024


Comments