Daha iyisi gelmedi henüz. Müziklerinden oynayışına, senaryosundan atmosferine tek kelimeyle başyapıt. Jrpg seviyorsanız ve oynamadıysanız mutlaka oynayın oynadıysanız da şu anda ikinci üçüncü kere tekrar oynamaya başlamışsınızdır bile.

Yıllardır Pokemon oynarım, ben daha önce hiç bu kadar pratik ve rahat oynanan bir Pokemon deneyimi yaşamadım. Ulan madem böyle şeyler yapabiliyorsunuz neden yıllarca oyuncularıza, eğlendirmekten çok acı çektirdiniz? Hm sisteminin saçmalıktan ibaret olduğunu anlamanın 20 yıl sürmesi kadar aptalca bir olay yoktur. Oyunun temel mekaniklerinden birinin kaldırılması oyunu çok daha iyi hale getirmiş mesela. Yada yine Pokemonun en temel mekaniği olan capturing sistemi ilk defa bu oyunda eğlenceli hissettirdi. Kısacası zaten basit olması gereken bir oyun ve zorlamayla karışık hale getirilmiş yıllarca. Ben zaten "bir takım sihirli" yazılımlarla istediğim pokemona kolaylıkla erişebiliyorken, oyunda onun peşine saatlerce ve günlerce düşmem vakit kaybından başka bir şey değil gibi geliyor. Evet, amaçladığın bir şeye kendi emeğinle ulaşmanın keyfi bambaşka ama bunu 20-25 yıl önceki yöntemlerle yapmak hoş değil. Ha bana oynatırsın sıkıntı değil de odak süresi 5-10 saniye arasında değişen çocuğa oynatmaya kalksan küfür eder sana.
Velhasıl Pokemon let's go eli ayağı düzgün, sade ve anlaşılır bir Pokemon oyunu. Bir gün işe yarar diye atmadığın çöpün atılması kadar rahat, yeni budanmış ağaç kadar rahat, sade ve minimal bir ev kadar rahat.

Nostaljik duyguları bir kenara bırakırsak project igi hakikaten vasat bir yapım. yapay zeka yılına göre vasat, grafikler vasat, bölüm dizaynı ilk üç bölüm dışında tamamen baştan savma hatta bazen öyle durumlarda oyun kitlenip kalıyor ki bölümü geçmek imkansız hale geliyor. Çıktığı yıllarda oynadığım zaman da bu oyunda bir gariplik olduğunun farkındaydım ama tam olarak sıkıntının ne olduğunu anlatamıyordum. Zaten 3. bölümün zorluğundan dolayı bir süre deneyip köşeye atmış, başka oyunlara dalmıştım. Ha unuttum mu? tabi ki unutmadım. 3. bölümü geçememek yıllarca içimde ukde olarak kaldı tabi sonradan geçtim ama bu sefer başka bölümlerde takıldım ve yine bıraktım. Bir gün gerçekten tam anlamıyla bitirebilirsem sonsuza kadar project igi'dan uzaklaşıp ruhumu serbest bırakabilirim... Olacak... Bir gün o da olacak...

Ha bir de şöyle ilginç bir durum var, igi'nin kullandığı oyun motoru daha önce bir air combat oyununda da kullanılmış. Bölümlerin pivot noktasından uzaklaşınca harita kısıtlaması veya görünmez bir bariyerle karşılaşmıyoruz. Harita sınırı olmadan kendini sonsuza kadar generate ediyor. Bu tuhaf durum ne kendinden sonraki çıkan oyunda var nede başka bir oyunda var. Hayatım boyunca oynadığım oyunun sayısı yoktur belki ve şu ana kadar Project igi dışında bu sistemi kullanan başka hiç bir oyuna rastlamadım.

Bu oyun net bir şekilde potansiyeli yenmiş cevherdir. Döneminde bu denli dolu içerik, bu kadar güzel animasyonlar hiç bir oyunda yok ama gel gelelim oyun sıkıcı arkadaş. Bölüm dizaynı çok kötü, tempo çok tutarsız, combat çok keyifsiz, oyunu oynamak genel olarak ızdırap. Her şeyi bu kadar iyi yaparken aynı zamanda bu kadar kötü olan başka oyun yoktur. Yazık cidden çok yazık. Ayrıca açılışa bu denli sıkıcı bir gizlilik bölümü eklemek kimin fikriyse onun kafasına tüküreyim.
Neyse sonuç olarak oyunun underrated kalmasını anlıyorum çünkü yaptığı iyi şeyler kötü olduğu şeyleri ne yazık ki temizlemiyor ve ne yazık ki hep böyle kalacakmış gibi görünüyor.

Çocukken hep CS 1.5 i single player nasıl olurdu diye hayal ederdim. Hayalim tam olarak bu değildi. Yine de çok çok kötü sayılmaz.

FPS türü PC de oynanır sözünün tam zıttı bu oyun çünkü PC de oynanmıyor. Kontrol şeması, combat mekanikleri, animasyonlar her şey o kadar Ps2 kokuyor ki fareyle nişan alıp hedefe ateş etmek joystick kullanmaktan çok daha zor. Belki bu yazıya Ps2 versiyonunu da oynarsam eklemeler yaparım. şu anda bundan daha fazlasını yazacak kadar oynamadım.

Bu oyunu bilen kişi... Evet sen... Sen çok özel bir insansın. Bu oyun eline nasıl geçti? bu oyunla ilk temasın nasıl oldu? lütfen anlat bana, seni daha yakından tanımak istiyorum. Bana bir şekilde ulaş, belki hayatlarımız bir noktada kesişmiştir. Sen de benim gibi dinazorsan belki aynı oyuna bile değmiştir ellerimiz. Hatta Belki doğum gününde son anda alınmış hayal kırıklığı bir hediyedir, belki de internetin olmadığı o karanlık çağlarda CD kabından etkilenmişsindir. Ve seni çok iyi anlıyorum senin de canın bu oyundan fazlasıyla yandı... Tıpkı benim gibi...

Neyse şakayı bir kenara bırakalım yılına göre bile baya boktan bir oyun bu. Rezalet animasyonları olsun, berbat ötesi grafikleri olsun envanter menüsündeki rezalet müzik olsun (insanın beynine yapışması da cabası) herşeyiyle rezalet ötesi bir oyun bu. Övebileceğim elle tutulur hiçbir tarafı yok. biraz oyuna benzesin diye puzzle koymuşlar ama hiçbirinin elle tutulur yanı yok, gerçi oyunun da elle tutulur yanı yok ki... Bir insan bu oyuna niye para verip alır anlayamıyorum. Değerli ebeveynlerim 2002 yılında 10 lira daha az vermek için bana James Bond nightfire yerine bu oyunu aldınız ya... Mutlusunuz değil mi? Bu oyunu siz bile hatırlamıyorsunuz biliyorum... Benim için unutulmaz oyun James Bond olacakken bu siktiğimin oyunu oldu. Umarım rahat uyuyorsunuzdur çünkü bu oyunu her aklıma getirdiğimde ben rahat uyuyamıyorum.

%100 kusma garantili oyun arıyorsanız doğru yerdesiniz. Recca oyuncusuna istediğini tam olarak veriyor. Artık renk paletinden midir, sahte 3d arkaplan konseptinden midir oyunda insanın üstüne oturan ve midesini ayağa kaldıran bir şeyler var. Sahnede aynı anda çok fazla asset renderlandığı için objeler bloklanıyor, bu durum oyunun yavaşlamasına ve assetlerin anlık kaybolmasına sebep oluyor. İşin kötü yanı bloklanan assetlerin hitboxları hala aktif kalıyor. Obje sayısı biraz artınca görünmez düşmanlarla da savaşmaya başlıyoruz ha buna bir de ek oyunun yavaşlamasıyla temposunun bozulması da var.
Ben bu oyunu sevmiyorum. Oyun içi tasarımlar çok soyut, müzikler çok soyut, çok gri bir oyun recca. Boss savaşları da tek sprite'lık büyük duvar blokları gibi. Oyundaki en büyük ve detaylı tasarımlar onlar ama onlar da aynı şekilde özensiz ve ruhsuz. Gun Nac'ten teknik olarak alabileceği çok fazla ders varmış ama almamış.
Kısaca recca kötü bir oyun. Dönemine göre de kötü bir oyun. Genelde kılı kılçığı ayıklandığında, ufak problemleri onarıldığında efsane olma potansiyeli yüksek oyunlar vardır ya, işte recca onlardan biri değil.

Kendi türünün famicom konsolundaki en iyi örneği. Her seviye özenle dizayn edilmiş, hiç bir konuda tembelliğe ve kolaycılığa kaçılmamış. Müzikler harika, tasarımlar, boss savaşları her şey tek kelimeyle harika... Oyunla ilgili tek bir olumsuz şey bulamıyorum. Eğer shmup seviyorsanız zaten oynamışsınızdır. Bu türe ufacık bir ilginiz varsa da mutlaka bakın, kesinlikle kaçırmayın.

Şiddet dozu yüksek, aksiyonu bol, basit ama işlevsel bir oynayış sunuyor the punisher. oldschool tps arıyorsanız kesinlikle kaçırmayın. günümüz için eskiyen mekanikleri, yer yer hantallaşan kontrolleri ve ps2 deki optimizasyon sorunları oyunun en büyük eksikleri. genel olarak çok düz bir oyun punisher, dar koridor çatışmaları bölümlerin temel dizaynını oluşturuyor. Yılına göre gayet oynanabilir ve keyifli mekaniklere sahip. günümüz içinse oynayıp oynamamak size kalmış.

100 saat daha oynadıktan sonra bir şeyler yazacağım

Dönemi için oldukça yenilikçi, hem göze hem de oynayışa hitap eden bir oyun soldier of fortune. Eski sevici olduğum için değil hala oynanılabilirliği olduğu için baya sevdim açıkçası. Yer yer monotonlaşıyor mu acaba diye düşündürürken bölüm tasarımındaki değişimler sıkıcılaşmasını önlüyor. Silah çeşitliliği oldukça dengeli ve silahların hissiyatı tatmin edici. bulmaca kıvamında dikkat gerektiren minik etkileşimler var ama onları da çözmek maksimum 5-10 saniye alıyor. ortalama bir hızda oynandığında maksimum 4 saat sürecek bir eğlence vadediyor. zaten düz ilerleyişi için fazla fazla tatmin edici bir oynayış süresine sahip. Çok kaba tabirle internet kafede kalan son 5 dakikayı değerlendirme oyunu diyebilirim.
Grafikleri return the castle wolfenstein'a yakın düzeyde, mohaa'un bir kaç tık gerisinde. parçalanma efektleri göz alışıncaya kadar güzel. sesler baya dengesiz. silahların ateş etme efektlerinin ses yüksekliği bazen patlayabiliyor bazen de çok gürültülü ortamlarda sesler bloke olabiliyor. bölüm dizaynı bir koridor shooter için oldukça yeterli, kafa karıştıran bir iki an dışında kaybolmuş gibi hissetmedim kaldı ki oyunda hangi yönde olduğumuzu ve ne yöne gittiğimizi belirten bir ibare olmamasına rağmen zorlanmadım. kısacası soldier of fortune yapmak istediği her şeyi layığıyla yapıyor. bu yanı düşünüldüğünde dönemi için eksiksiz, 4.5 yıldızı fazlasıyla hak eden bir oyun. Oyun yapımcılarının sağdan soldan para tırtıklamaya çalıştığı şu günlerde her yer pay to win ve in a purchase ile dolmuşken, bir oyunun açılması en az 10-15 saat sürerken, sırf dolu gözüksün diye gereksiz yan görevlerle oyunlar mahvedilirken, üzülerek söylemeliyim ki böylesi bir daha gelmeyecek.

2010

Bu oyunun asıl önemini ve değerini anlamak için 2010 yılına gitmek gerekiyor. Bağımsız oyunların yeni yeni hayatımıza girdiği, herşeyin çok taze olduğu yıllara. Limbo'nun çıktığı dönemi çok net hatırlıyorum, bağımsız oyunlar festivalinde (igf) ilk gösterildiğinde aklımız çıkmıştı. Limbo'ya benzeyen bir sanat yaklaşımı görmemiştik. Şimdi suyu sıkılmış olsa da "indie" dediğimiz olay o yıllarda bambaşkaydı. her sene festivali heyecanla bekliyorduk "acaba bu sene bizi festivalde neler bekliyor? Acaba genç yapımcılar bizi nasıl şaşırtacak?" diyerek. Limbo da o güzel zamanların zirve noktasında yer alan modern bir klasiktir.

hiç silah kullanmadan oynayınca oyun bambaşka bir şeye dönüşüyor

2003

Çok fazla sorunun var biliyorum, ama sanat yaklaşımını seviyorum, aksiyonunu seviyorum, temponu seviyorum, basit ve eski usül, sorunlu ama keyifli oynayışını da seviyorum. Ortalama oyun cazibesinin güzel örneğidir bu yapım.