Düşünsene 400 lira veriyorsun buna ve sadece iki boss var, ilki insan npc yanında da kurt ama biraz daha büyük versiyonu, diğeri de "Paramız bu kadarına yetti ama kısa sürmemeli derimizi yüzerler o yüzden 3 fazlı yapalım bunu" Bossu. Neyse ki Alperen yoldaşımın hesabından oynadım, 400 lira vermiş olsaydım ne hissederdim bilmiyorum.

Bu oyun tüm souls oyunlarından daha eğlenceli.

En sevdiği birinci oyun olan insanlar zevk sahibi olmayan, sıkıcı ve topak insanlardır. Bu oyun ilkinden de ikincisinden de daha güzel bence, aksini iddia edenler yarramı kökleyebilir.

Bu oyun sayesinde Tuna ile bağlarımız gerçekten çok güçlendi, kendisini artık daha çok seviyorum. Oyun bitince Tuna bana gerçek hislerinden bahsetti ve ben de ona ondan hoşlandığımı söyledim. 20.02.2024

This review contains spoilers

Böyle bir Boss ile savaşacağımız bir son yerine bir önceki bölümdeki polisli gibi bir yeri tercih ederdim. Motorcu kısımlarını sevdim ama.

Başlangıçtaki ve sondaki hikaye sunumunun aynısı ortada da olsaydı keşke, çok çok daha iyi bir oyun olabilirdi benim için, bunların dışında sanki gerçekçi fizik ve açık dünya ile uğraşıcaz derken bir çok şeyi unutmuşlar gibime geldi, belki bu biraz da sübjektif olabilir ama açık dünyada dolaşmak ilk 3-4 saatten sonra sıkıcı gelmeye başladı bana bilmiyorum, bir de düşmanlar var tabi, goblin ve uzun boylu goblin sonra iskelet goblin ve uzun boylu iskelet goblin ayrıca bir de kertenkeleler! 2 veya taş çatlasın 3 tane mini boss dışında açık dünyada neredeyse başka düşman yok, ha bir de yarasalar var tabii, aynı yarasanın elenktrinklisi var ateşlisi var bir de buzlusu var bu kadar :D bunların dışında oldukça güzeldi, sonu özellikle.. gerçi biraz daha uzun bir cutscene bekledim ama olsun.

In The Face Of Evil ve Future Club bir de Divide... Bu kadar.

Oyun aslında çok güzel başlıyor, ilk başlarda hikaye çok ilgi çekici geliyor, önce feneri kullanıp sonra silahı kullanmak etc. hepsi ilk başta çok güzel, fakat oyun o kadar sığ ki 10 saat boyunca hiçbir farklı mekanik, tempo değişikliği olmadan 2 dakikada bir gelen düşmanları fener ve silahla öldürüp duruyorsunuz çok sinir bozucu, hikaye sonradan ne kadar basit olduğunu açığa çıkartıyor ve geriye heyecanlanacağınız veya eğlenebileceğiniz bir şey kalmıyor, ayarlardan commentary'i açarsanız çok daha farklı bir deneyimle karşılaşıyorsunuz, Sam Lake arkada bir şeyler anlatırken 2 dakikada bir gelip sizi rahatsız eden düşmanlar çok azıcık, ufacık katlanılabilir hale geliyorlar. Sam Lake'de bazen sinir bozucu olabiliyor tabi...

Çok kısa olmasına bir şey demeyeceğim o yüzden bu kısmı geçiyorum, hikayeyi anlatım şekli farklı-alışıla gelmedik ve ilginç. Oynanışını Hotline Miami'den daha çok sevdim, epey eğlenceli ama sanki Bloodstained gibi geliştiricinin ana oyun çıkana kadar insanların ana oyun hakkında bir fikir sahibi olması için yaptığı bir demo gibi sanki.

Tüm oyunu yanlış bir şekilde oynamam bunu oyunun sonunda farketmem, farkettikten sonra hatamdan dönüp oyunun sadece son çeyreğinden zevk almam dışında atmosferi, görselleri ve sunumu oldukça (güzeldi). Aynısını boss savaşları için söyleyemem, sevdiğim sadece 3 boss savaşı var onlarda humanoid bosslar zaten, geri kalan 14 boss ve oyunun son çeyreğinden öncesi oyunu yanlış oynuyor olmamdan dolayı sürekli blood vials'larımı tüketmem ve blood vials farmlamam kısacası işkence çekmem ile geçti. Ama değdi çünkü bu oyunun son boss savaşı gördüğüm en iyi son bosslardan birisi. Bir ara tekrar bitireceğim, o vakit puan veririm.